Tarihe Not 17: Yunan Hava Kuvvetleri


 

Azerbaycan’dan Türkiye’ye dönüş uçuşunda Gürcistan sınırları içinde düşen C‑130 tipi askeri kargo uçağımızın enkazından şehit olan 20 kahramanımızın naaşı çıkarıldı; arama‑kurtarma ve kaza kırım çalışmaları sürerken kara kutunun bulunduğu ve verilerinin kazanın nedenini aydınlatmak üzere inceleneceği resmî kaynaklarca duyuruldu. 

Milletimizin yüreğini yakan bu kayıp, hem teknik bir soruşturmayı hem de toplumsal bir yas sürecini gerektiriyor; Milli Yas ilan edilmemiş olması Türk Milleti'nin açıkca yüreğini yakıyor. Şehitlerimizin hatırası, korumakla yükümlü olduğumuz en kırılgan ortak değerimizdir.


Olayın hemen ardından sosyal medyada yaşananlar trajedinin duygusunu daha da ağırlaştırdı. Yunan Hava Kuvvetleri’ne ait mecralarda, kazada ölen uçak tipiyle aynı C‑130’lara dair görsellerin paylaşılması Türk kamuoyunda derin bir infial yarattı; tepki kısa sürede yayıldı, paylaşımlar kaldırıldı, paylaşımı yapan hesap gizliye alındı ve daha sonra Yunan tarafından başsağlığı mesajı yayınlandı. Bu zincir, diplomatik kanallarda dışişleri düzeyinde girişimler yapıldığını, kamuoyunun tepkisinin ve devlet refleksinin sonuç verdiğini gösterdi. Ancak burada dikkat edilmesi gereken iki şey var: birincisi, ağır teknik ve insanî bir kayıp yaşanırken sembolik davranışların yabancı kamuoyunda ve devlet kurumlarında nasıl algılandığı; ikincisi, trajedinin hemen ardından yapılan refleks paylaşımlar ve ardından gelen düzeltmelerin, samimiyet ve sorumluluk açısından nasıl değerlendirileceğidir. 


Şehitlerimize gösterilecek saygı, devletler ve kurumlar arasındaki minnet veya nezaket gösterilerinden bağımsız, vatandaşın vicdanında saklı kalması gereken bir değerdir. Bir devletin resmi mecrasından yapılan paylaşımlar, özellikle yakın dönemli bir kaybın sıcaklığında duyarsız veya provokatif algılanabilecek unsurlar içeriyorsa, bu durum iki millet arasında zaten hassas olan ilişkileri daha da yıpratır. Kamuoyunun yüksek tepkisi, böyle anlarda toplumsal vicdanın ve milli onurun nasıl tetiklenebileceğini gösterdi.


Teknik açıdan kazanın aydınlatılması elzemdir: kara kutu verileri, uçuş kayıtları, hava koşulları ve bakım geçmişi; bunlar objektif bir sonuca ulaşmak için gereklidir ve bu süreç şeffaf yürütülmelidir. Ancak teknik soruşturma sürerken toplumsal hafızaya düşen izler de silinmez; yapılan paylaşımlar, verilen tepkiler ve sonra gelen özür veya başsağlığı mesajları, tarihe not düşülen izler olarak kalır. 


Bu noktada Ebulfez Elçibey’in “Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın unutmaz.” sözü anlam kazanıyor. Milletçe hassasiyetimiz yüksek olduğunda, hesap vermesi gereken muhataplar da ortaya çıkar. Sonuç olarak, bu acı kayıp hem teknik anlamda titiz bir soruşturmayı hem de milli reflekslerimiz doğrultusunda diplomatik ve toplumsal sorumluluğun yerine getirilmesini zorunlu kılıyor. 

Şehitlerimize yakılan meşaleler sönmeden, onların hatırası siyasetin oyun malzemesi yapılmamalı. Milletimiz tarihimize uygun bir duruşla hem adalet aramalı hem de onlara layık bir saygı göstermelidir.


Sezer Avcı

14.11.2025

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihe Not 10: Kartalkaya Otel Yangını

Tarihe Not 11: Rize Orta Camii'nin Yıkılması

Tarihe Not 9: Ümit Özdağ Tutuklandı